14 Ocak 2021 Perşembe

İSKELET VE KEMİK ÇEŞİTLERİ



A. İSKELET ÇEŞİTLERİ
Hayvanların çoğunda, vücuda destek olan, koruyan ve kaslara bağlanarak hareketi sağlayan iskelet sistemi bulunur. Hayvanlarda görülen iskelet dış ve iç iskelet olmak üzere iki tiptir.
1. Dış İskelet
Dış iskelet özel hücreler tarafından dışarıya salgılanan organik ve inorganik maddelerden meydana gelir. Dış iskelete sahip canlılarda iskelet görevi yapan kısımlar vücut dışında bulunduğu için kaslar iskelete içeriden bağlanır. Eklem bacaklılarda ve bazı yumuşakçalarda görülür.
Dış iskelet büyümeyi sınırlandırır. Bu nedenle dış iskelete sahip hayvanlar, gelişme döneminde iskeletini ya tamamen atarlar veya daha büyüğünü oluştururlar. Bu olaya deri veya kabuk değiştirme denir.
2. İç İskelet
İç iskelet embriyonun mezoderm (orta deri) tabakasından farklılaşır. Genellikle kıkırdak ve kemikten meydana gelir. Kaslar iskelete dışarıdan bağlanır. Canlının büyümesini sınırlandırmaz. Aksine boyca uzamayı sağlar.
Omurgasızlarda yaygın olarak iç iskelet görülmez. Sadece derisi dikenlilerde gelişmiş bir iç iskelet vardır.
Omurgalılarda iç iskelet, kıkırdak ve kemik dokudan meydana gelmiştir.

B. İNSANDA İSKELET SİSTEMİ
İnsanda iskelet sistemi kemikler, kıkırdak yapılar ve eklemlerden meydana gelir.
1. Kemiklerin Yapısı
Kemiklerde bulunan, % 25 su, % 45 inorganik madensel tuzlar (kalsiyum fosfat, kalsiyum karbonat, magnezyum fosfat az miktarda sodyum ve demir) kemiğin sert yapısını, % 30 organik maddeler ise esnekliği sağlar. Canlı kemik hücrelerine osteosit ve bu hücreler tarafından salgılanan organik ara maddeye osein denir. Bu iki yapı kemik dokusunu meydana getirir. Kemikler yapıları yönüyle iki kısma ayrılır.
a. Sıkı Kemik Dokusu : İskeleti oluşturan bütün kemiklerin dış yüzeyi ile uzun kemiklerin gövdesi, sıkı kemik dokusundan meydana gelir. Bu doku iç içe daireler halinde sıralanmış lamelli yapıdadır.
Lamellerin ortasında kan damarları ve sinirlerin geçtiği Havers kanalı bulunur. Havers kanalındaki kan damarlarından kemik hücrelerine besin ve oksijen iletilirken artık maddeler aynı yoldan geri alınır.
Havers kanallarını birbirine bağlayan yan kanallara da Volkman kanalları denir. Ortasında havers kanalı, etrafında halkasal kemik hücreleriyle aralarını boşluk bırakmadan doldurmuş ara maddeden yapılmış lamelli birimlere Havers sistemi denir.

b. Süngerimsi Kemik Dokusu : Kırmızı kemik iliği ve düzensiz boşlukların bulunduğu ince kemik lamellerinden oluşmuştur. Sıkı kemiğe oranla daha yumuşaktır. Uzun kemiklerin baş kısmı ile diğer kemiklerin iç kısmında bulunur.

2. Kemik Çeşitleri



İskeletin yapısında bulunany
apı bakımından üç çeşit kemik bulunur.

1. Uzun kemikler  

  • Boyu eninden uzun olan kemiklerdir.
  • Vücudun hareketini sağlayan kemiklerdir.
  • Kol ve bacaklarda bulunur.
  • Sarı ilik ve kemik kanalı vardır.

2. Yassı kemikler   

  • Yassı görünümlü kemiklerdir.
  • Sarı ilik ve kemik kanalı voktur. 
  • Göğüs, kafatası ve kaburga kemikleri yassı kemiklerdir.

3. Kısa kemikler

  • Boyu, eni ve genişlikleri hemen hemen aynı olan kemiklerdir.     
  • Sarı ilik ve kemik kanalı yoktur.
  • Omurga, el ve ayak bilek kemikleri kısa kemiklerdir.

a. Uzun Kemikler :  Kol ve bacaklarda bulunur. Uzun kemiği dıştan saran kemik zarı (periyost) kemiğin enine büyümesini, onarılmasını ve beslenmesini sağlar. Ayrıca periyost kemiğin sertleşmesine de katkıda bulunur.
Uzun kemiğin başı ile gövdesi arasında bulunan kıkırdak tabakası, kemiğin boyuna büyümesini sağlar. Uzun kemiklerin iç kısmındaki kanalda akyuvarların oluşumunu sağlayan sarı kemik iliği bulunur. Kemik başlarını iç kısmı, sünger gibi düzensiz gözenekli bir yapıdadır. Gözeneklerin içinde kırmızı ilik bulunur. Kırmızı kemik iliği, kan hücrelerinin üretildiği iliktir.

b. Kısa Kemikler : Omurgada, el ve ayak bileklerinde bulunur. Sarı ilik kanalı bulunmaz. Yaklaşık olarak eni boyu ve kalınlığı eşit olan kemiklerdir.
c. Yassı Kemikler : Göğüs, kafatası, kürek ve kaburga kemiklerinden ibarettir. Yassı kemiklerde sarı ilik kanalı bulunmaz. Bu tip kemiklerde süngerimsi kemik dokusu sıkı kemik dokusundan fazladır. Eni ve boyu fazla kalınlığı çok az olan kemiklerdir.
Yassı ve kısa kamiklerin süngerimsi dokuları içinde uzun kemiklerin baş kısmında olduğu gibi alyuvarların yapımını sağlayan kırmızı kemik iliği bulunur

3. Kemik Oluşumu ve Kontrolü
Kemiklerin sağlıklı olarak büyüyüp gelişebilmesi için, bir yandan yeterli miktarda kemik hücresinin yapılması bir yandan da yeterli ara maddenin oluşması gerekir. Bu olaylar bazı iç ve dış faktörler tarafından düzenlenir. Kemik oluşumunda etkili olan faktörleri teker teker inceleyecek olursak;
a. Hormonlar : Kemiğin sertleşmesi için gerekli olan Ca, P, K minerallerinin kemiğe geçmesi ve bunların kandaki miktarının belirli bir seviyede tutulması gerekir. Özellikle, kalsiyumun kemikten kana, kandan kemiğe geçişi tiroid bezinden salgılanan kalsitonin (tirokalsitonin) hormonu ve paratiroid bezinden salgılanan parathormon ile düzenlenir.
Hipofiz bezinden salgılanan büyüme hormonu (STH) yetersiz olduğunda cücelik, (nanizm) aşırı salgılandığında devlik hali (jigantizm) ortaya çıkar. Timus bezi hormonu embriyonik gelişimde iskeletin oluşumunda etkilidir.
b. Vitaminler : D vitamini kemiklerde Ca ve P birikmesini sağlayarak kemiklerin sertleşmesini sağlar. D vitamini eksikliğinde bağırsaktan kalsiyum ve fosfatın emilmesi azalır.
Sonuçta kemiklerde yumuşama ve eğilme olur. Bu da çocuklarda raşitizm, yetişkinlerde ise osteomalazi denen kemik hastalığını yapar.
c. Mineraller : Kalsiyum, mağnezyum, fosfor kemiklerin yapısında bulunur. Büyüme ve hamilelik sırasında çok miktarda alınması gereklidir.
d. Genetik Faktörler : Kemiğin büyümesi ile son şeklini almasında genetik faktörler de önemlidir.

4. İskelet Sisteminin Görevleri
Vücudun çatısını oluşturmak.
Vücuda diklik ve sertlik sağlamak.
Bazı iç organları dış etkenlerden korumak.
İç organlara ve kaslara bağlanma yüzeyi sağlamak.
Eklemlerin yardımıyla vücuda hareketlilik sağlamak.
Vücudun ihtiyacı olan bazı minarelleri depo etmek.
Kan yapımında görev almak.

5. İnsan İskeletinin Bölümleri
İnsan iskeleti, baş, gövde ve üyeler iskeleti olmak üzere üç kısımda incelenir.
a. Baş İskeleti : Kafatası, yüz ve çene kemiklerinden oluşur. Genellikle oynamaz eklemlidir.
b. Gövde İskeleti : Göğüs kemiği, kaburga kemikleri, omurgayı oluşturan omurlar, omuz ve kalça kemerlerini oluşturan kemikler, iskeletin gövde bölümünde yer alır. Genelde yarı oynar eklemlidir.
c. Üyeler İskeleti : Üyeler üstte omuz kuşağı ile gövdenin üst kısmına bağlanmış olan üst üyeler (kollar), altta kalça kuşağı ile gövdenin alt kısmına bağlı olan alt üyeler (bacaklar) olmak üzere iki bölümden meydana gelir. Oynar eklemlidir.

6. Eklemler



Kemiklerin bağlanma yerleri olan eklemler üç grupta toplanır.
a. Oynamaz Eklemler : Kafatası, kalça kemiği, leğen kemiği gibi iskeletin hareket etmeyen kısımlarındaki kemiklerde görülür. Eklemleşen kemikler çok sıkı bir şekilde birbirlerine testere dişi gibi girinti ve çıkıntılarla bağlanmışlardır. Eklem kapsülü ve sıvısı yoktur.
b. Yarı Oynar Eklemler : Omurlar arasında ve göğüs kafesinde görülen eklemlerdir. Omurlar arasındaki kıkırdak diskler esneklik sağlanmasında yardımcı olur.

Bu yapı yumurta akına benzeyen bir salgı meydana getirir. Eklem boşluğunda toplanan bu sıvı (= eklem sıvısı) eklem uçlarının kayganlığını sağlar. Eklem kemiklerinin baş kısmında bulunan kıkırdak tabakaları hareket sırasında kemiğin başlarının birbirine değerek aşınmasını önler. Eklem bölgesinde bir kemikten diğerine uzanan bağ dokusundan meydana gelmiş eklem bağı bulunur. Bütün bu yapılar ekleme sağlamlık ve hareket kolaylığı sağlar.

c. Oynar Eklemler:Oynar eklemler, Kol ve bacak kemikleri bağlantı yerlerindeki eklemler, oynar eklemlerdir. Bunlar, iki bağlantı kemiğinin, eklem yerlerinde istenen hareketi verecek şekilde oynayabilmesini sağlamış olurlar. Böylece, bu eklemlerin bulunduğu kemikler, çeşitli hareket yeteneğine sahip eklemler özelliğini kazanmış olurlar.

Oynar eklemlerdeki kemiklerden birinin başı, öbür kemiğin çukuruna girmiş şekildedir. İki kemik, birbirlerine eklem bağları ile bağlanmıştır. Kemiklerin birbirlerine sürtünmeleri sırasında aşınmalarını önlemek için, bu eklem yüzlerinde kıkırdak yastıkları ve buraları yumurta akı bir madde ile sıvayarak kaygan hale getiren eklem kesecikleri bulunur.

 


Bitkilerin insan yaşamındaki yeri

 

Bitkilerin insan yaşamındaki yeri



İnsanlar bitkilerin kök , gövde , yaprak , çiçek , meyve ve tohumlarından yararlanırlar.

Buğday , arpa , yulaf , pirinç , mısır gibi bitkilere tahıl adı verilir. Bunlar insanlar için önemli bir besin kaynağıdır.

Nohut , bakla , mercimek , bezelye , fasulye gibi bitkilere baklagiller adı verilir. Bu bitkilerin tohumlarını besin olarak kullanırız.

Soğan, lahana, domates, biber, salatalık, ….gibi bitkilere sebze adı verilir. Patates, havuç, turp, yerelması gibi bitkilerin kök ve gövdelerinden besin maddesi  olarak yararlanırız.

Elma, armut, incir, portakal, limon, şeftali, muz gibi bitkileri  meyve olarak yeriz. Sanayide kullanılan bitkiler de vardır. Ayçiçeği, soya fasulyesi  ve  pamuk tohumlarından yağ elde edilir. Zeytinden de zeytinyağı elde edilmektedir.

Çay, kahve, ıhlamur, nane, kekik, tarçın, papatya gibi bitkilerin yaprak ve tohumları içecek olarak kullanılır.

Şekerpancarı ve şeker kamışından şeker elde edilir.

Evlerimizde saksılarda yetiştirilen sardunya, begonya, menekşe, lale, gül, papatya gibi çeşitli süs bitkileri park ve bahçelerde yetiştirilir. Bu süs bitkileri de evlerimiz ve çevremizin güzellik kaynağıdır.

          Ayrıca çam, ceviz, meşe, gürgen, gibi pek çok odunsu gövdeli ağaçtan kereste elde edilir.

        Ormanlar erozyonu önler. Ormanlar rüzgârın hızını azaltır, toprağı kökleri ile tutarak yağışların ve akarsuların toprağı taşımasını önler.

      Su buharını yoğunlaştırarak yağmur haline gelmesini sağlar. Rüzgâr hızını azaltarak toprak ve kar savurmalarını ve rüzgârın kurutucu etkisini yok eder. Bu nedenle açık alanlara oranla ormanlarda gündüzler serin geceler ise sıcaktır.

Yeşil bitkilerin en önemli yararı ise fotosentez yaparak insanların, hayvanların ve bitkilerin ihtiyacı olan oksijeni sağlayarak doğayı temiz tutar ve fotosentezde doğadaki karbon dioksiti kullanarak hava kirliliğini azaltmaktadırlar.

13 Ocak 2021 Çarşamba

Kirlilik çeşitleri

 

Kirlilik çeşitleri









1. Hava kirliliği

2. Su kirliliği

3. Toprak kirliliği

4. Ses kirliliği

5. Radyasyon



Hava kirliliği havada çeşitli gazların birikmesi sonucu oluşur. Bu gazların bir katman oluşturması sera etkisi yaratır ve güneş enerjisinden yararlanmayı azaltır. Bitkilerde bundan ister istemez olumsuz yönde etkilenir.
Aynı şekilde çeşitli karbon gazları atmosferde birikerek su buharı ile bileşerek asitleri oluşturur. Bu asitler asit yağmurları halinde yere iner bitkilerin gelişimini olumsuz yönde etkiler.
Bitkiler çevredeki bütün kirlilik olaylarından olumsuz yönde etkilenir. Çevrenin temiz tutulması bitkiler açısından hayati önem taşır. Bu anlamda bitkiler korunmalı ve yaşatılmalıdır. Ancak bu şekilde temiz ve sağlıklı bir çevreye sahip olabiliriz.

 

Bitkiler ve Yapıları


Bitkiler ve Yapısı



Şekil ve yapı bakımından benzer olan aynı görevleri yapan hücrelerin meydana getirdiği topluluğa doku denir.Dokuları inceleyen bilim dalına Histoloji denir.

Dokular ikiye ayrılır:

1.Bitkisel dokular

2.Hayvansal dokular

Şekil ve yapı bakımından benzer olan aynı görevleri yapan hücrelerin meydana getirdiği topluluğa doku denir.Dokuları inceleyen bilim dalına Histoloji denir.



Bitkisel dokuların sınıflandırılması

BİTKİSEL DOKULAR (İkiye ayrılır)

Sürgen (Meristem) Doku:

Bitkilerde bölünme yeteneği sürekli olan dokudur. Sürekli bölünerek değişmez dokuları oluşturur.Bu doku bitkinin uzamasını ve kalınlaşmasını sağlar.

1.Birincil Meristem :

Kök gövde ve dal uçlarında bulunur.Boyuna büyümeyi sağlar.

2.İkincil meristem(Kambiyum) :

Bu doku değişmez doku hücrelerinin bölünme yeteneği kazanmasıyla gelişir. Bitkinin enine kalınlaşmasını sağlar.

Değişmez dokular:

Birincil ve ikincil meristem doku hücrelerinin gelişme ve farklılaşmasından oluşur. Değişmez dokuları meydana getiren hücreler, bölünebilme özelliğini kaybeder.

Değişmez dokular yapı ve görevlerine göre gruplandırılır:

1.Parankima dokusu:

Bitkilerdeki diğer doku ve organların arasını doldurur. İşlevlerine göre özümleme parankiması, havalandırma parankiması ve depo parankiması olarak üç gruba ayrılır.

2.Koruyucu doku :

Bitkilerde kök , gövde ve meyvelerin üzerini örter. Hücre çeperi kalındır. İki gruba ayrılır.

a-Epidermis:

Bitkinin genç bölgelerinin ve yapraklarının üzerini örten tek tabakalı bir dokudur.Üzerinde kutikula tabakası vardır.Bu tabaka kurak bölge bitkilerinde su kaybını önler.Epidremis hücreleri faklılaşarak tüyleri ve stomaları oluşturur.

Stomalar yaprağın alt yüzeyinde bulunur. Bitkinin gaz alışverişini ve terleme yoluyla yapısındaki su miktarını düzenler.

b-Periderm

Çok yıllık bitkilerde kök ve gövdenin üzerini örter.Peridermde epidermisdeki stomaların yerini kovucuk(lentisel) alır.

3. İletim dokusu:

Bitkilerde madde taşınmasını gerçekleştirir. İletim dokusu ikiye ayrılır.

a-Odun borusu (ksilem):

Oluştuktan sonra hücreleri canlılığını kaybeder.Bu borular kökten yaprağa doğru su ve madensel tuzları taşır.

b-Soymuk boruları(floem):

Canlı hücrelerden oluşmuştur.Soymuk borusu fotosentezle üretilen besinlerin köke doğru iletimini sağlar.

4.Destek doku:

Bitkinin yapısının korunmasını sağlar. Çok yıllık bitkilerde gövdeyi dayanıklı duruma getirir.Bir yıllık bitkilerde destek doku bulunmaz.destek doku iki çeşittir.

a-Pek doku:

Büyümekte olan genç bitkilerde yer alan canlı bir dokudur,hücre çeperi kalındır.

b-Sert doku

Sitoplazma ve çekirdekleri yoktur. Yuvarlak ve köşeli hücrelerine “taş hücreleri” denir.Armut ve ayvada bulunur.

5.Salgı doku:

Bol sitoplazmalı ve büyük çekirdekli canlı hücrelerden oluşur.Oluşturdukları salgılar bitkiyi çürümekten korur, tozlaşmayı kolaylaştırır ve bitkiyi dış etkilere karşı korur.



Bitkilerin hücre, doku ve organlardan oluşan düzenli yapısı
Bütün canlılar hücrelerden oluşmuştur. Hücreler dokuları dokularda organları oluşturmuştur. Çevremizdeki canlılardan olan bitkilerde bu yapıdadır. Bitkileri inceleyen bilim dalına botanik denir.Bitkiler bazı özelliklerine göre farklılık gösterirler. Bitkileri iki ana gurupta incelemek mümkündür.

1.Çiçekli bitkiler

2.Çiçeksiz bitkiler



Bir bitkiyi incelediğimizde aşağıdaki yapıları görürüz.

1.Bitkinin toprak altında kalan kısmı olan kök.

2.Diğer organları taşıyan gövde.

3.Gövde üzerindeki yapraklar.

4.Renkli yapraklardan oluşan çiçek.



Bitkinin toprakla ilişkisini kuran kök




Genellikle toprağın altında kalan ve bitkiyi toprağa bağlayan kısımdır. Kök, bitkinin beslenmesi için gerekli su ve suda çözünmüş madensel tuzları topraktan emerek alır. 



Kök, ana kök, yan kökler ve emici tüyler olmak üzere 3 kısımdan oluşur.

Ana kök : Her bitkide bir tane bulunur. Bitkinin toprağa sıkıca bağlanmasını sağlar.

Yan kökler : Ana kökten yanlara doğru uzanan çok sayıdaki köklerdir. Bitkinin topraktan çıkmasını önler. Yan kökler suyun olduğu yöne doğru ilerleyerek bitkinin suyu almasına yardımcı olur.

Emici tüyler : Yan köklerin uç kısımlarındaki tüysü yapılardır. Topraktan su ve madensel tuzları emerler. Ayrıca salgıladıkları asitli maddelerle kökün önüne gelen taş, kaya gibi sert engelleri parçalayarak eritirler.

Kök, yapı ve görevlerine göre kazık kök, saçak kök ve depo kök olmak üzere 3 çeşittir.

Kazık kök : Ana kök iyi gelişmiş, kalınlaşmış ve toprağın içine doğru uzanmıştır. Yan kökler ise ana köke bağlı ve fazla gelişmemiştir. Ebegümeci, fasülye, havuç, lahana, bakla, bamya, gelincik ve büyük ağaçların kökleri kazık köktür.

Saçak kök : Ana kök fazla gelişmemiş ve yan köklerle aynı kalınlıktadır. Gövdenin kökle birleştiği yerden hemen hemen aynı uzunlukta çok sayıda yan kökler çıkmıştır. Soğan, buğday, mısır, çilek, çimen, arpa, ayçiçeği ve sarımsak gibi bitkilerin kökleri saçak köke örnektir.

Depo kök : Ana kök aşırı gelişerek yedek besin depo edebilecek duruma gelmiştir. Yan kökler, ana kökten çıkmış ve oldukça ince görünümdedir. Turp, havuç, şeker pancarı ve şalgam kökleri depo kök olup yedek besin depo ederler. Ayrıca salep bitkisinin yan kökleri yedek besin depo eder.

Ayrıca bataklık bitkilerinde dik durmayı sağlayan destek kök ve bitkinin hava almasını sağlayan hava kökleri bulunur.

Çiçekli bir bitkinin diğer bir organı da gövdedir. Bitkinin genellikle toprak üstünde bulunan dal, yaprak, çiçek ve meyve gibi yapılarını taşıyan organıdır. Gövde, içindeki iletim boruları sayesinde topraktan alınan su ve madensel tuzları yapraklara, yapraklarda oluşan besin maddelerini de köke kadar iletir. Ayrıca bitkinin dik durmasını ve yaprakların güneşten en iyi şekilde yararlanmasını sağlar. Tomurcuk,yaprak,çiçek ve meyveyi taşır. Köklerden gelen suyu yapraklara kadar iletmekle görevlidir.



GÖVDE ÇEŞİTLERİ



ODUNSU GÖVDE: Ağaç gibi çok yıllık bitkilerde sert ve sağlam gövdeleridir. Örnek:Çam, kavak, elma, söğüt odunsu gövdedir.



OTSU GÖVDE:Bir yıllık bitkilerin ince,zayıf ve yeşil renkli gövdeleridir. Örnek: Sebzeler, buğday. Çimen otsu gövdedir.





YUMRU GÖVDE: Besin depo edilen ve toprak altında bulunan gövdedir. Örnek: Patates ve yer elması.



SÜRÜNGEN GÖVDE:Toprak üzerinde dik durmayan, sürünen gövdedir. Örnek: Karpuz ve çilek.





SARILGAN GÖVDE:Sarmaşık, asma ve fasulye gibi bitkilerin gövdesi bu tiptir.



YASSI GÖVDE:Lahana,marul,soğan ve sarımsak gibi bitkilerin gövdesi yassı gövdedir.



DEPO GÖVDE:Kaktüs gibi hücrelerinde su depo eden gövdelerdir.

YAPRAK


Bitkinin solunum ve besin yapmakla görevli organı yapraklardır. Yaprağın geniş ve yassı kısmına “yaprak ayası”, dala veya gövdeye bağlandığı kısmına “yaprak sapı”, yaprak sapının biraz genişleyerek gövde veya dala bağlanan ucuna “yaprak kını” , yaprak kını ile dal arasındaki kısma “tomurcuk” , yaprak ayasında iletimi sağlayan iletim borularına “damarlar” denir. 

Yaprak ayası tek parçalı olan yapraklara “basit yaprak”, yaprak ayası çok parçalı olan yapraklara ise “bileşik yaprak” denir.

Yapraklar ayalarına göre; oval (kayısı), yuvarlak (ayva), iğne (çam), şerit (buğday, mısır), spatül (söğüt) ve el ayası (asma, çınar)

Yapraklar kenarlarına göre; düz kenarlı, dişli kenarlı, bölümlü kenarlı ve parçalı kenarlı

Yapraklar damarlarına göre; telek damarlı, el tarağı damarlı ve paralel damarlı

Yapraklar dizilişlerine göre; sarmal, karşılıklı ve halkalı



Yaprağın Görevleri :

1. Fotosentez yoluyla besin yapar.

2. Alt kısımlarındaki gözeneklerden (stoma) solunum yapar.

3. Terleme yoluyla fazla suyu dışarı atar.

4. Yaprak dökülmesi sayesinde zararlı maddelerin dışarı atılmasını sağlar.

ÇİÇEK


Çiçekli bitkilerin üreme organları çiçektir. Çiçek, tohumlar vasıtasıyla yeni bireylerin oluşmasını ve bitkinin devamını sağlar.

Tam bir çiçekte; çiçek sapı, çiçek tablası, çanak yaprak, taç yaprak, erkek ve dişi organlar vardır. Çiçek sapı çiçeği dala bağlar, çanak yaprak, taç yaprak, erkek ve dişi organlar dıştan içe doğru sırayla dört halka şeklinde çiçek tablası üzerine dizilirler.

Erkek organ, ipçik denilen bir sap ile başçık denilen şişkin bir kısımdan meydana gelmiştir. Başçıkta, içinde erkek üreme hücreleri (polen) bulunan çiçek tozu keseleri bulunur. Polenler olgunlaşınca keseler çatlar ve polenler etrafa yayılır.

Dişi organ, yumurtalık, dişicik borusu ve tepecik olmak üzere üç kısımdan oluşur. Yumurtalıkta çok sayıda dişi üreme hücresi (yumurta) bulunur. Dişicik borusu, tepeciği yumurtalığa bağlayan dar kısımdır. Tepecikte çiçek tozlarının yapışmasını sağlayan yapışkan bir sıvı bulunur.

Erkek ve dişi organı bir arada bulunduran bitkilere “bir evcikli” , erkek ve dişi organları ayrı bulunduran bitkilere de “iki evcikli” bitki denir. Meşe, mısır, çam, kestane ve fındık bir evcikli, söğüt, antep fıstığı, kenevir ve kavak iki evcikli bitkilerdir.

Erkek organın başçığındaki polenlerin dişi organın tepeciğine taşınması olayına “tozlaşma” denir. Polenlerin rüzgar, su, böcekler ve kuşlar vasıtasıyla taşınması sonucu oluşan tozlaşmaya “doğal tozlaşma” , insan eliyle yapılan tozlaşmaya da “yapay tozlaşma” denir.

Tozlaşma sonucu dişi organın tepeciğine gelen erkek üreme hücreleri buraya yapışarak dişicik borusu boyunca uzantı oluşturur. Bu uzantı içindeki hücrelerden biri aşağı yumurtalık içine düşerek dişi üreme hücresi ile birleşir. Bu olaya “döllenme” denir. Döllenmiş yumurtaya “zigot” denir. Döllenmiş yumurta bölünerek “embriyo” yu meydana getirir. Zamanla embriyonun etrafında besince zengin canlı çenekler oluşur. Bu çeneklere “tohum” denir. Tohumun gelişerek etli ve sulu bir hal almasıyla “meyve” meydana gelir.

Döllenmeden sonra tohum taslağı tohumu, yumurtalık olgunlaşarak meyveyi oluşturur.Tohumu çevreleyen kısmına meyve adı verilir. Bir meyvenin yapısına çiçek tablası hatta çiçek sapı dahi katılır. Örneğin eriğin yediğimiz kısmı meyvedir.



Çimlenme


Tohum içinde embriyo ve besin maddesi bulunan yapıdır. Tohumdan bitki kökünün, gövdesinin ve yaprak ve çiçeklerin oluşmasına çimlenme denir.

Tohum çimlenirken gerekli besini çeneklerden alır. Tohumun çimlenebilmesi için uygun sıcaklık ve hava gerekir.

Buğday ve mısır gibi bitkilerin bir tana çeneği bulunur bunlara “tek çenekli bitkiler”, fasulye ve nohut gibi bitkilerde iki tane çenek yer alır bunlara da “iki çenekli bitkiler” denir.

Çimlenme esnasında tohumun yapısındaki besin kullanılır ve böylece yeni bir bitki oluşur.

Kara yosunları

Nemli yerlerde, ağaç kabukları ve toprak üzerinde görülen yeşil renkli küçük bir bitkidir. Küçük bir gövdeye ve köksü kısma sahiptirler. Damarsızdırlar. İnce saplarının ucunda bulunan spor keselerinin içindeki sporların olgunlaşarak keselerin çatlaması ile etrafa yayılması sonucu nemli yerlerde çimlenerek genç kara yosunu bitkisi oluşur. Bu şekilde eşeysiz üreme yaparlar. Ertesi yıl genç kara yosunu bitkisinin ince yapraklarının arasında oluşan erkek ve dişi üreme organlarındaki erkek ve dişi üreme hücrelerinin birleşmesi sonucu zigot oluşur. Zigot gelişimini tamamlayarak yeni bir karayosununu oluşturur. Bu şekilde üreme eşeyli üremedir. Kara yosununun hayatı boyunca bir eşeyli üremeyi bir eşeysiz üreme takip eder. Buna “döl değişimi” veya “döl almaşı” denir.

Eğrelti otları

En gelişmiş çiçeksiz bitkilerdir. Kök, gövde ve yapraklar bulunur. İletim boruları bulunduğundan damarlıdırlar. Eğrelti otları ormanlarda ağaç diplerinde, nemli yerlerde ve dere kenarlarında yetişirler. Eğrelti otlarında da döl almaşı görülür. Eğrelti otları geniş yapraklarının altında kahverengi spor keselerindeki sporların rüzgar veya başka etkilerle çevreye yayılıp çimlenmesiyle eşeysiz, sonra oluşan erkek ve dişi üreme hücrelerinin birleşmesiyle eşeyli ürerler.

Çiçekli bitkiler ile çiçeksiz bitkiler arsındaki farklar şunlardır ;


Doğal bir çevrede yaşayan canlıların birbirleriyle ilişkilerine ekosistem denir. Toprakta yaşayan küçük böcekler bitkilerle beslenir. Yılan ,kurbağa gibi hayvanlar ise hem böceklerle hem de bitkilerle beslenir. Bitkiler bir çok canlının enerji kaynağıdır.



Bitkiler fotosentez sayesinde havadaki oksijen ve karbondioksit dengesini düzenler. Ayrıca hava su toprak dengesinde rol oynar.



Erozyonu kökleri sayesinde önler. Mobilya kağıt sanayinde kullanılır.

Bitkiler

 Çiçekli Bitkiler






Bitkiler de tüm canlılar gibi beslenir, gelişir ve ürerler. Çiçekli bitkilerin üreme organları çiçektir. Çiçekli bitkilerde üreme eşeyli olarak gerçekleşir. Tohum ilerde gelişecek olan bitkinin küçük bir taslağını yani embriyonu taşır. Çiçekli bitkilere aynı zamanda tohumlu bitkiler de denir.

ÇİÇEKLİ BİTKİLER

ÇİÇEKSİZ BİTKİLER

1 – Üreme organı olan çiçek vardır.

1 – Çiçekleri yoktur.

2 – Kök, gövde ve yaprakları vardır.

2 – Kök, gövde ve yaprakları yoktur veya iyi gelişmemiştir.

3 – Gövde ve yapraklarında iletim boruları vardır.

3 – Eğrelti otu hariç iletim boruları yoktur.

4 – Eşeyli üreme ile çoğalırlar.

4 – Eşeyli ve eşeysiz olarak çoğalırlar.

Tablo-1: Çiçekli bitkiler ile çiçeksiz bitkiler arasındaki farklar

 

Tohumlarına göre iki gruba ayrılır.

1)     Açık Tohumlular

2)     Kapalı Tohumlular

1)     AÇIK TOHUMLULAR

            Açık tohumlulara  kozalaklılar da denir. Çünkü meyveleri kozalak şeklindedir. Tohumları meyvenin içinde saklı olmayıp, kozalak pulları üzerinde bulunan odunsu bitkilerdir. Odunsu bitki olduğu için düzenli iletim demetleri ve kambiyum vardır. Çok yıllıktırlar. Her zaman yeşildirler ve çoğu iğne yapraklıdır. Ormanları oluşturan ağaçların başında iğne yapraklılar gelir. İğne yapraklı olanları çiçek tozu üretir ve tohumların kozalaklarında taşır. Açık tohumlulara şu bitkileri örnek verebiliriz;

            Köknar, ladin, ardıç en tanıdığımızı ise çamdır.sürekli karşılaştığımız çam ağaçlarından faydalanarak açık tohumluları anlatalım.

            Türlerin çoğunda gövde kabuğu kalın, pürüzlü ve çatlaktır. Çam ağaçlarının yapraklarında ikiden fazla çenek bulunur. Genç çamların tacı genellikle konik, dalları yatay ve çevreli olabilirler. Bu tür bitkiler kuraklığa dayanıklı olmakla birlikte iyi gelişip çoğalabilmeleri için temiz hava ve bol ışığa ihtiyaç duyarlar.

            Çoğalmaları ise; aynı ağaçta hem erkek hem de dişi kozalak bulunur. Erkek kozalaklar her biri iki çiçek tozu kesesi taşıyan çok sayıda verimli puldan oluşur. Dişi kozalaklarda her biri iki tane tohum taslağı taşıyan bir pulun altına yerleşmiş, sarmal dizilişli çok sayıda yaprak benzeri yapı vardır. Baharda ya da yaz başında çiçek tozu keselerindeki uzunlamasına yarıklardan çıkan çiçek tozları havada uçuşur. Havada uçuşan çiçek tozları dişi kozalakları pullarında birine konduğunda üreme süreci başlar. Çiçek tozu burada çimlenerek tohum taslağına doğru bir borucuk uzatır. Bu borucuğun içinde aşağıya doğru hareket eden spermalardan biri yumurta hücresini döller. Döllenmiş yumurta hücresinden tohum gelişir. Oluşan kanatlı tohumlar rüzgarda kolayca uçuşarak çevreye dağılırlar., toprağa düşüp uygun koşulları buldukları zaman çimlenmeye başlar ve kısa sürede genç bir bitki oluşur.

 

2)     KAPALI TOHUMLULAR

            Bu bölümü oluşturan bitkiler en yaygın kara bitkileridir. Açık tohumlu bitkilerden farklı olarak, kapalı tohumluların tohum taslakları etli bir yumurtalığın içinde gelişir. Kapalı tohumluların üreme organları çiçekleridir. İğne yapraklılar genellikle rüzgarla tozlaşmalarına karşılık kapalı tohumlular tozlaşabilmek için bal özü taşıyan göz alıcı çiçekleriyle, böcekleri kendilerine çekerler. Çiçekler döllendikten sonra, tohum taslakları tohuma, yumurta meyveye dönüşür. Tohum meyvenin içinde bulunur.

            Kapalı tohumlular tek çenekli ve çift çenekli olmak üzere ikiye ayrılır: Aşağıdaki tabloda özellikleri görülmektedir.  

  

TEK ÇENEKLİLER

ÇİFT ÇENEKLİLER

1) Otsu bitkilerdir.

1) Genellikle odunsu bitkilerdir.

2) Yaprakları ince, uzun, şerit şeklindedir.

2) Yaprakları geniş parçalıdır.

3) Yaprakları paralel damarlıdır.

3) Yaprakları ağsı damarlıdır.

4) Tohumda tek çenek bulunur.

4)Tohumda çift çenek bulunur.

5) Kambiyum yoktur.

5) Kambiyum bulunur. (çok yıllıklarda)

6) İletim demetleri düzensizdir.

6) İletim demetleri düzenlidir.

7) Kökleri saçak köktür.

7) Kazık kök ve yan köklerden oluşur.

8) Gövdeleri incedir.

8) Gövdeleri kalındır.

9) Örneğin;Buğday, mısır, soğanlı bitkiler

9) Örneğin; Fasulye, elma, armut

Tablo-2: Tek çenekli ve çift  çenekli 

Bitki ve Çiçekle ilgili çalışmalar

 

Bitkiler ve Çiçekle ilgili çalışma Soru ve Cevapları








1.Çiçeğin kısımları nelerdir?
Çanak yaprak,taç yaprak,çiçek tablası,çiçek sapı,erkek organ ve dişi organdır.

2.Çanak yaprak nedir?
Çiçek tomurcuk halindeyken tomurcuğu dış etkilerden korur. Yeşil renklidir.

3.Taç yaprak nedir?
Çiçeğin renkli yapraklarıdır. Canlı renkleri ile birçok hayvanı çiçeğe çeker. Erkek ve dişi organı sarar ve korur.

4.Çiçek tablası nedir?
Çanak yaprak,taç yaprak,erkek ve dişi organların üzerinde dizildiği kısımdır.

5.Çiçek sapı nedir?
Çiçeği bitki gövdesiyle birleştiren kısımdır. Bitkiden su ve besin alır.

6.Erkek organ kaç kısımdan oluşur?
İki kısımdan oluşur. Başçık ve sapçık  olmak üzere. Başçık çiçek tozlarının(polenlerin) bulunduğu kısımdır. Polenler erkek üreme hücrelerini  içerir. Sapçık ise başçığı taşır.

7.Dişi organ hangi kısımlardan oluşur?
Tepecik,dişicik borusu ve yumurtalık olmak üzere üç kısımdan oluşur. Tepecik;polenlerin dişi üreme organına yerleşiği ilk kısımdır. Yapışkan yapıdadır. Dişicik borusu;polenlerin tepecikten yumurtalığa taşındığı borudur. Yumurtalık;içinde bir veya birkaç tane tohum taslağı bulunur. Tohum taslağının içinde dişi üreme hücresi(yumurta) yer alır.

8.Tozlaşma nedir?
Polenlerin rüzgar,hayvanlar ve su aracığıyla dişi üreme organının tepeciğine taşınmasına tozlaşma adı verilir.

9.Tohum nedir?
Döllenme sonrasında tohum taslağı gelişerek tohumu oluşturur. Tohumun içinde bulunduğu yumurtalık gelişerek meyveyi oluşturur.

10.Tohumlar ne işe yarar?
Tohumlar bitkilerin nesillerini sürdürmelerini sağlar. Bazı meyveler tek tohumluyken,bazıları çok sayıda tohuma sahiptir. İnsanlar ve hayvanlar besin kaynağı olarak meyve ve tohumları kullanır.

11.Çiçekli bir bitkinin hayat döngüsü nasıldır?
1.tozlaşma 2.döllenme  3.tohum ve meyve oluşumu 4.çimlenme 5.genç bitkinin oluşması 6.olgun bitkinin oluşması

12.Bitkiler ihtiyaç duyduğu besini nasıl üretirler?
Bitkiler ihtiyaç duyduğu besini güneş ışığından yararlanarak fotosentezle üretir.

13.Çimlenme nedir?
Tohumdaki embriyonun uygun şartlarda gelişerek ana bitkiye benzer bitki oluşturmak üzere tohumdan çıkıp serbest hale geçmesine çimlenme denir.

14.Bir tohumun çimlenmesi için neler gereklidir?
Uygun sıcaklık,oksijen ve su

15.Bir tohumun çimlenmesi için neler gerekli değildir?
Toprak ve ışık

16.Organik tarım nedir?
Toprak,su ve havayı kirletmeden çevreyi ve canlıların sağlığını koruyan tarımsal üretim yöntemi organik tarımdır. Organik tarımda yapay gübre ve ilaç kullanılmaz. Organik tarımda amaç ürün miktarının artması değil,temiz ve kaliteli gıda üretilmesini sağlamaktır.

12 Ocak 2021 Salı

ÇEKİRDEK

 

3- Çekirdek :
Hücrenin ortasında bulunan, bir zarla sitoplâzmadan ayrılan, hücredeki bütün yaşamsal faaliyetleri (büyüme, bölünme ve onarım) yöneten ve kontrol eden (sitoplazmadaki en büyük) kısımdır. Çekirdeği alınan hücre yaşayamaz. Kırmızı kas hücresi ile karaciğer hücrelerinde birden fazla çekirdek varken bakteriler ve alyuvarlar hücrelerinde çekirdek bulunmaz. (Bir zarla sitoplâzmadan ayrılmamıştır). (Bakteri, alyuvar ve mavi yeşil algler hariç, bütün hayvan ve bitki hücrelerinde bulunur).
Çekirdek; çekirdek zarı, çekirdek öz suyu, çekirdekçik ve kromatin iplik olmak üzere 4 kısımdan oluşmuştur.

a) Çekirdek Zarı :
Çekirdeği sitoplâzmadan ayıran ve hücre zarına benzeyen çift katlı zardır. Üzerinde madde giriş çıkışını sağlayan delikler (porlar) bulunur.

b) Çekirdek Öz Suyu :
Çekirdeğin içini dolduran ve sitoplâzmaya benzeyen sıvıdır. (İçinde organik ve inorganik maddeler ile nükleik asitler bulunur).

c) Çekirdekçik :
Çekirdek öz suyu içinde bulunan, bir veya birkaç tane olan yapıdır. RNA (denilen nükleik asit) ve protein üretiminde (sentezinde) görevlidir.

d) Kromatin İplik :
Çekirdek öz suyu içine dağılmış olan uzun, ince ve iplik şeklindeki yapılardır. Bir hücrenin sahip olduğu özellikler ile ilgili bilgiler kromatin ipliklerde saklıdır. (Diskete benzet).
Hücre bölünmesi sırasında kromatin iplikler kısalıp kalınlaşarak kromozomları oluştururlar. Kromozomlar bir canlıya ait bütün özellikleri taşıyan yapılardır. Canlıya ait bütün özellikler, kromozomların üzerinde bulunan genlerde saklıdır. Genler birleşerek DNA (Deoksiribo Nükleik Asit) molekülünü oluştururlar. DNA molekülü bir canlıya ait bütün özellikleri (saç rengi, saç şekli, göz rengi, kulak yapısı, boy uzunluğu, yaprak genişliği, tüy rengi gibi) belirleyen yapıdır.
İnsandaki vücut hücrelerinde 46 kromozom bulunur.
(Hücrenin kontrolü, büyüme ve gelişimi DNA tarafından yürütülür. DNA, organik baz, şeker ve fosfattan oluşmuş çift zincirli büyük bir moleküldür. Çekirdekli hücrelerde, DNA’lar çekirdekte, kloroplâstta ve mitokondrilerde bulunur).






3- Bitki ve Hayvan Hücrelerinin Benzerlikleri :

1- Çıplak gözle görülemeyip mikroskoplarla görülürler.
2- Hücre zarı bulunur.
3- Sitoplazma bulunur.
4- Çekirdek bulunur.
5- Koful bulunur.
6- Mitokondri bulunur.
7- Ribozom bulunur.
8- Endoplazmik retikulum bulunur.
9- Golgi aygıtı (cisimciği) bulunur.


 

 

 

 

4- Bitki ve Hayvan Hücreleri Arasındaki Farklar :

           Bitki Hücresi                                                             Hayvan Hücresi


1- Hücre zarının dışında hücre                             1- Hücre zarının dışında hücre duvarı

duvarı vardır.                                                           Bulunmaz.
2- Şekilleri genelde köşelidir.                              2- Şekilleri genelde yuvarlaktır.
3- Plastitleri vardır.                                             3- Plastitleri yoktur.
4- Sentrozom bulunmaz.                                     4- Sentrozom bulunur.
5- Kofulları büyük ve az sayıdadır.                      5- Kofulları küçük ve çok sayıdadır.
6- Genelde lizozom bulunmaz.                             6- Genelde lizozom bulunur.

5- Hücre Zarından Maddelerin Geçişi :
Hücre zarı seçici-geçirgen özelliktedir ve her madde hücre zarından geçemez.
Hücre zarı ; • Küçük moleküller büyük moleküllere göre,
• Nötr maddeler iyonlara göre,
• Yağda çözünenler maddeler, çözünmeyen maddelere göre,
• (-) iyonlar, (+) iyonlara göre daha kolay geçerler.
Hücre zarından madde geçişi pasif taşıma ve aktif taşıma olmak üzere iki şekilde gerçekleşir.

a) Pasif Taşıma :
Maddelerin taşınmasında hücre enerji harcamıyorsa bu taşımaya pasif taşıma denir. Pasif taşımada madde, çok yoğun ortamdan (çok olduğu yerden) az yoğun ortama (az olduğu yere) geçer. (Arabanın yokuş aşağı inmesi).
Pasif taşıma osmoz ve difüzyon olmak üzere iki şekilde gerçekleşir.

• Osmoz : Çözen maddenin (sıvının) çok yoğun ortamdan az yoğun ortama
geçmesi.
• Difüzyon : Çözünen maddenin çok yoğun ortamdan az yoğun ortama geçmesi.

b) Aktif Taşıma :
Maddelerin taşınmasında hücre enerji harcıyorsa bu taşımaya aktif taşıma denir. Aktif taşımada madde az yoğun ortamdan çok yoğun ortama geçer. (Arabanın yokuş yukarı çıkması).

c) Turgor :
Çok yoğun ortama konan hücrenin su alarak kofulunun büyümesi ve kofulun hücre çeperine basınç uygulamasına turgor, bu basınca da turgor basıncı denir. (Tuzlu suda bekleyen hücrenin saf suya konması).


ÖRNEKLER :

1- Şekerin suda çözünmesi, kolonyanın kokusunun etrafa yayılması difüzyondur.
2- Bir bitki hücresi kendinden daha yoğun tuzlu su veya şekerli su ortamına konursa su kaybederek büzülür. Bu olay osmozdur.
3- Tuzlu su veya şekerli su ortamındaki hücre, saf suya konursa hücre su alarak şişer. Bu olay osmozdur.

6- Günümüzde Kullanılan Hücre Teorisi :
Günümüzde kullanılan hücre teorisine göre;
1- Bütün canlılar, bir ya da daha çok hücreden oluşur.
2- Hücre, canlının en küçük görev ve yapı birimidir.
3- Hücre, kendinden önceki hücrelerin bölünmesiyle oluşur.
4- Hücrede, canlıya ait bilgileri taşıyan maddeler (DNA) bulunur.

1. Alternatif Etkinlik : Mikroskobun Keşfi
Amaç : Mikroskobun keşfi ile ilgili verilen bilgilerin değerlendirilmesi ve
soruların cevaplandırılması.
Yapılacaklar : • Etkinlikte verilen metin öğrencilere okutulur.
• Metnin sonundaki sorular öğrencilere yöneltilir.
• Alınan cevaplarla öğrencilerin düşüncelerini paylaşmaları ve mikroskobun önemini algılamaları sağlanır.

1. Etkinlik : Canlının En Küçük Yapı Birimi
Amaç : 1. Aşamanın amacı bitkilerin hücrelerden oluştuğunun kavranmasıdır.
2. Aşamanın amacı ağız içi epitel hücresinin temel kısımlarını görerek hayvan hücresini tanımak.
Yapılacaklar : • I. Aşamada;
– Öğrenciler gruplara ayrılır.
– Etkinlik sırasında bistüri kullanılacağı için öğrenciler uyarılır.
– Soğan bistüri yardımıyla dörde bölünür.
– Bir parça soğanın bir yaprağı çıkartılır ve pens yardımıyla soğanın bu yaprağından zarı ayrılır. Ayrılan zar büyüteç ile incelenir.
– İncelenen zar üç parçaya ayrılır ve her biri birer lam üzerine konur.
– Damlalık yardımıyla birinci lama bir damla su, ikinci lama bir damla yeşil gıda boyası, üçüncü lama bir damla siyah mürekkep damlatılır. Arada hava kabarcığı kalmayacak şekilde üzerine lamel kapatılır.
– Hazırlanan örnekler mikroskopta incelenir ve gözlemler deftere çizilir.
– Etkinlik sonunda öğrencilerin hücre duvarı, hücre zarı ve çekirdeği gözlemlemeleri beklenir.
– Soğan zarında görülen yapıların hayvanlarda bulunup bulunmadığı sorulur.
• II. Aşamada;
– Temiz bir lamın üzerine damlalık yardımıyla bir damla su damlatılır.
– Yanağın üç yüzeyi ya da dilin üst kısmı kürdanla hafifçe sıyrılır
– Yanak veya dilden örnek alınırken dokulara zarar vermemeleri konusunda öğrenciler uyarılır..
– Kürdanın ucu ile lam üzerindeki su damlacığı içerisinde bir süre küçük daireler çizilir.
– Damlacığın üzerine hava kabarcığı kalmayacak şekilde lamel kapatılır ve mikroskopta incelenir.
– Öğrenciler mikroskopta üst üste binmiş hücre kümeleri görebilir ve bunlardan birine dikkatleri çekilir.
– Hazırlanan örnekteki lamelin kenarına damlalık yardımıyla metilen mavisi damlatılır ve örnek yeniden incelenerek gözlemler deftere çizilir.
• Bitki ve hayvan hücrelerine ait gözlemlenen resimler öğrencilere çizdirilir ve kendi resimleriyle gerçek resimler karşılaştırılır.
• Gözlenen hücrelerin gerçekte üç boyutlu olduğu fakat mikroskopta iki boyutlu göründüğü belirtilir.
• İnsan hücrelerinin hayvan hücresi olup olmadığı konusunda insanların da memeli hayvan olduğu vurgulanır.
• Sonuca Varalım Kısmında;
– Soğan zarı hücresi köşeli, epitelyum hücre dairesel.
– Soğan zarı hücresinde hücre duvarı bulunur, epitelyum hücrede bulunmaz.
– Bitki hücreleri ve hayvan hücrelerinde gözlenen yapılardan bazıları ortak olarak bulunur.

4. Etkinlik : İki Dost Hücre
Amaç : Hikaye okutularak soruları cevaplamaları istenir. Bu sayede bitki ve hayvan
hücresinin temel kısımlarını ve bu hücreler arasındaki benzerlik ve farklılıkları öğrenmeleri sağlanır.
Yapılacaklar : • Tahta iki kısma bölünür. Birinci kısma bitki ve hayvan hücresinin
benzerlikleri, ikinci kısma da bitki ve hayvan hücresinin farklılıkları öğrenciler sayesinde yazdırılır.
• Hikayeden faydalanılarak hücrede bulunan yapılar ve görevlerinin neler olduğu açıklanır.
• Bitki ve hayvan hücreleri arasındaki benzerlik ve farklılıklar açıklanır.

5. Etkinlik : Doğru Çıkış Hangisi?
Amaç : Verilen soru ve cümlelerin doğruluğunun kontrol edilmesini sağlamak.
Yapılacaklar : • Bu etkinlik ödev olarak verilir.
• Cümlelerin doğru veya yanlış olması durumuna göre doğru çıkış 1.
çıkıştır.

6. Etkinlik : Hücrelerdeki Benzerlik ve Farklılıklar
Amaç : Bitki ve hayvan hücrelerinin benzerlik ve farklılıklarının belirlenmesini
sağlamak.
Yapılacaklar : • Bu etkinlik ödev olarak verilir.
• Bitki ve hayvan hücreleri arasındaki benzerlik ve farklılıklar yazılır.

7. Etkinlik : İstasyon Etkinliği
Amaç : Hücreyle ilgili temel kavramların uygulanmasının sağlanması.
Yapılacaklar : • Sınıfta üç grup oluşturulur ve gruplara isim verilir.
• Sınıf içinde bitki ve hayvan hücresine ait üç istasyon kurulur.
• Hikaye İstasyonu; Birinci istasyonda hücreleri anlatan hikaye yazılır.
• Resim İstasyonu; İkinci istasyonda hücreleri tanıtan resim çizilir.
• Slogan İstasyonu; Üçüncü istasyonda hücreyle ilgili slogan yazılır.
• Her istasyondaki bekleme süresi en fazla 5 dakikadır.
• Elde edilen ürünler sınıf panosunda sergilenebilir.
 




 

 

SİTOPLAZMA

 2- Sitoplâzma :

Hücre zarı ile çekirdek arasını dolduran yumurta akı kıvamındaki renksiz sıvıya sitoplâzma denir. Sitoplâzmanın yapısında % 90 oranında su bulunurken geriye kalan kısmını da protein, karbonhidrat, yağ (asidi), vitamin, madensel tuzlar, enzim, glikoz, salgı (hormon) ve organeller bulunur. ( % 65–90’ ını su oluşturur ). (Sitoplazma bozulduğunda hücre de ölür).

Sitoplâzmanın Özellikleri :
1- Canlıdır.
2- Renksizdir.
3- Suda çözünmez (suya karışmaz yani kolloid yapıdadır) (Kolloid, parçacık büyüklüğü 1–100 mm olan maddedir)
4- Hücre zarından geçemez.
5- Yarı saydamdır.


Sitoplâzmanın Görevleri :
Sitoplâzma hücredeki beslenme, solunum, dolaşım, boşaltım, üreme, sindirim gibi bütün yaşamsal faaliyetlerin (canlılık olaylarının) gerçekleştiği yerdir. Sitoplâzmada yaşamsal faaliyetleri gerçekleştiren yapılara organel (organcık) denir. Sitoplâzmada bulunan organellerin görevleri farklıdır.

Sitoplâzmada Bulunan Organeller :
Sitoplâzmada farklı görevlere sahip olan; endoplazmik retikulum, ribozom, mitokondri, lizozom, golgi aygıtı (cisimciği), koful, sentrozom, plastitler gibi organeller bulunur.

1- Mitokondri :
Bakteriler ve alyuvarlar denilen kan hücresi dışında bütün hücrelerde bulunur.
Hücre içerisine alınan besin maddelerinin oksijen gazı ile parçalanarak enerji üretilmesini sağlar. (Yani hücre içerisinde solunum olayında görevlidir).
Vücutta enerji ihtiyacı fazla olan karaciğer, kas ve sinir (beyin) hücrelerindeki mitokondri sayısı diğer hücrelerdekinden daha fazladır.

2- Koful :
Bitki hücrelerinde büyük ve az sayıda, hayvan hücrelerinde küçük ve çok sayıdadır. (Genç bitki hücrelerinde küçük ve çok sayıda, yaşlı bitki hücrelerinde büyük ve az sayıdadır).
Koful, hücre içerisine alınan su ve besinler ile hücrede oluşan atık maddelerin depolanmasını ve bu atık maddelerin hücre dışına atılmasını sağlar. Bu nedenle hücre içerisinde depolamada ve boşaltımda görevlidir.

3- Plastitler :
Hayvan hücrelerinde olmayıp sadece bitki hücrelerinde bulunur. Görevlerine göre kloroplast, kromoplast ve lökoplast olarak üç çeşittir. (Mitokondriye benzer. Fakat büyüktür. Hücre bölünmesinden bağımsız olarak bölünüp çoğalırlar).

a) Kloroplast :
Bitkilerin yeşil renkli kısımlarında (yaprak ve yeşil gövde) bulunan yeşil renkli plastitlerdir. Kloroplast, klorofil maddesini (pigmentini) taşır ve fotosentez olayı burada gerçekleşir. Klorofil maddesi bitkiye yeşil renk verir ve fotosentez olayında görevlidir.
(Yeşil rengi Klorofil a ve b moleküllerinden gelir. Başka renk molekülleri de vardır ama sayıca azdır).


b) Kromoplast :
Bitkilerin yeşil dışındaki organlarının hücrelerinde bulunur. Bitkilerin çiçek ve meyvelerine sarı (ksantofil=limon) kırmızı (likopin=domates) ve turuncu (karoten=havuç) renklerini veren plastitlerdir. Erik ve elmada başlangıçta yeşil daha sonra kırmızı veya başka renge dönüşür. Meyve olgunlaşırken yeşil rengi veren kloroplast daha sonra kromoplasta dönüşür.

c) Lökoplast :
Bitkilerin ışık görmeyen ve toprak altında bulunan kök, gövde ve tohumlarında bulunan renksiz plastitlerdir. (Patates, turp, yer elması, havuç, elma).
Bol miktarda nişasta (protein ve yağ) depo ederler. ( Lökoplastlar bitkilerde nişasta denilen besin maddelerini depolarlar).
(Renk maddesi bulunmaz. Ancak ışıkta bırakılırsa lökoplastlar kloroplasta dönüşür. Örneğin patates ışıkta bırakılırsa kabuğun altından yeşermeye başlar).

4- Endoplazmik Retikulum :
Hücre zarı ile çekirdek arasında uzanan kanalcıklardır (borulardır=kanalcık sistemidir).
Hücre içerisinde madde taşınmasını (ve depolanmasını) sağlar.
Üzerinde ribozom varsa granüllü endoplazmik retikulum, ribozom yoksa granülsüz endoplazmik retikulum olarak adlandırılır.

5- Ribozom :
Virüsler hariç bütün hücrelerde bulunur. Sitoplâzma içerisinde veya endoplazmik retikulum üzerinde yer alır.
Hücre içerisinde protein üretiminde (sentezinde) görevlidir. (Karaciğer gibi protein sentezinin çokça yapıldığı hücrelerde ribozom sayısı normalden daha fazla olur). (Mikroskopta parlak tanecik olarak görünür).

6- Golgi Aygıtı (Cisimciği) :
Hücre içerisinde ter, süt, yağ, gözyaşı, tükürük, sümük, gibi salgıları (sıvıları) üreterek bunları bir zarla çevirip paketler. (Bu salgıların hücre dışına çıkması için paketleme yapılır).
Vücutta salgı üreten organların (süt bezi, ter bezi, yağ bezi, gözyaşı bezi, sümük bezi, tükürük bezi gibi) hücrelerinde golgi aygıtının sayısı normalden fazladır.
(Üst üste yığılmış torbacık şeklindedir. Bakteri dışında tüm hücrelerde vardır. Ribozomda üretilen proteinin yapısını değiştirerek salgı maddesine çevirir. Bitkideki selülozu golgi cisimciği salgılar. Salgılarını depo eder).

7- Lizozom :
Genellikle hayvan hücrelerinde bulunur, bitki hücrelerinde bulunmaz. İnsanlarda akyuvarlar, karaciğer ve dalakta sayısı fazladır ama alyuvarlar hücrelerinde bulunmaz.
Hücre içerisinde büyük besin maddelerinin (moleküllerinin) parçalanmasını (sindirilmesini) sağlar. Ayrıca hücre içerisinde yaşlanan ve yıpranan organellerin de parçalanmasını sağlar. (Lizozomun zar yapısı bozulursa hücre kendi kendini sindirir, parçalar. Bu olaya otoliz denir).
(Lizozom sindirim olaylarını salgıladığı enzim sayesinde gerçekleştirir).
(Tek zarlı torbacıklardır. En çok akyuvarda bulunur. Golgi cisimciğindeki depolanmış salgıları ilgili yerlere taşır. Bunlar sindirici özellik taşır. Böylece hücre kendi kendini sindirmesini önler).


8- Sentrozom (Sentrioller) :
Bitki hücrelerinde bulunmayıp sadece hayvan hücrelerinde bulunur.
Hücre bölünmesinde görevlidir. (Hücre bölünmesi sırasında homolog
kromozomların ayrılmasını ve iğ ipliklerin oluşmasını sağlar).
(İlkel bitkilerde de bulunabilir Hücre bölünmesinde eş kromozomları ayıran iğ ipliklerinin oluşturulmasını sağlar. Bölünme esnasında her sentriol eşlenerek yavru hücrelere giderler. Ayrıca kamçı ve sil (kirpiksi cisim) oluşturur. Demet şeklinde 9 iplikçikten oluşmuştur).

HÜCRE

 

A- CANLILIK HÜCREYLE BAŞLAR :




1- Canlıların Ortak Özellikleri :
Çevremizdeki varlıklar canlı ve cansız varlıklar olarak iki grupta toplanırlar.
Cansız varlıklar katı, sıvı ve gaz halindeki maddelerden oluşur.
Canlı varlıklar insanlar, hayvanlar ve bitkilerden oluşur. Canlı varlıkların tamamında görülen özelliklere canlıların ortak özellikleri denir. Bütün canlılarda görülmeyen özellikler ise ortak değildir. (Fotosentez yapma, yer değiştirme, iskelete sahip olma…).

Canlıların Ortak Özellikleri Şunlardır ;
1- Hücrelerden oluşma.
2- Beslenme.
3- Büyüme ve gelişme.
4- Hareket etme.
5- Solunum yapma.
6- Boşaltım yapma.
7- Çoğalma yani üreme.
8- İrkilme yani tepki verme.


2- Hücrenin Yapısı ve Görevleri :
Bir canlıyı oluşturan en küçük yapı birimine hücre denir. (Bir canlının canlılık özelliği gösteren en küçük yapı birimine hücre denir).
Doğada yaşayan canlıların tamamı hücrelerden oluşmuştur. Canlılardan bazıları tek bir hücreden, bazıları da çok sayıda hücreden oluşmuştur. Her canlıyı oluşturan hücrelerin sayısı ve büyüklüğü aynı değildir. Canlıyı oluşturan hücrelerin görevlerine göre şekli ve büyüklüğü farklı olabilir. (Bilinen en küçük hücre, bakteridir. En büyük hücre deve kuşu yumurtasının sarısı, en uzun hücre de yaklaşık 1 m uzunluğunda olan sinir hücreleri örnek olarak verilebilir).
Hücre gözle görülemeyip mikroskopla incelenir. Mikroskopla canlıları ilk inceleyen bilim adamı Lövenhuk’ tur. (16.yy da terzilik yaparken büyüteçte kumaşları incelerken mikroskobu bulmuştur). Lövenhuk incelediği göl suyunda tek hücreli canlıları görmüştür.
Hücre ilk defa 1665 yılında İngiliz bilim adamı Robert Hook tarafından bulunmuştur. Robert Hook şişe mantarını incelerken gördüğü boş odacıklara (bal peteği şeklinde) hücre adını vermiştir.

a) Hücre Sayısına Göre Canlı Çeşitleri :
Doğada yaşayan canlıların tamamı hücrelerden oluşmuştur. Canlılardan bazıları tek bir hücreden, bazıları da çok sayıda hücreden oluşmuştur. Bu nedenle canlılar hücre sayısına göre tek hücreli canlılar ve çok hücreli canlılar olarak iki grupta toplanırlar.

1- Tek Hücreli Canlılar :
Tek bir hücreden oluşan canlılara tek hücreli canlılar denir. Bakteriler, amip, mantarlar, öglena, terliksi hayvan (paramesyum) ve mavi – yeşil algler tek hücreli canlılardır.

2- Çok Hücreli Canlılar :
Çok sayıda hücreden oluşan canlılara çok hücreli canlılar denir. İnsanlar, hayvanlar, bitkiler çok hücreli canlılardır. Çok hücreli canlılarda dokular bulunur).

b) Hücre Çeşitleri :
Hücreler gelişmişlik düzeyine göre prokaryot (ilkel) hücreler ve ökaryot (gelişmiş) hücreler olmak üzere ikiye ayrılır.

1- Prokaryot (İlkel) Hücreler :
En basit yapılı hücrelerdir. Prokaryot hücrelerde çekirdek zarla çevrilmemiştir ve kalıtsal madde (DNA) sitoplazma içinde dağınık haldedir. Prokaryot hücrelerde hücre zarı, sitoplâzma ve zarsız organel olan ribozom bulunur. Ribozom dışında organelleri bulunmaz. Bakterilerin ve mavi – yeşil alglerin (su yosunlarının) hücreleri prokaryot hücredir.

2- Ökaryot (Gelişmiş) Hücreler :
Çekirdeği ve organelleri zarla çevrilmiş olan hücrelere ökaryot (gelişmiş) hücreler denir. Ökaryot hücreler hücre zarı, sitoplâzma ve çekirdek olmak üzere üç kısımdan oluşurlar.
Bazı tek hücreli canlıların, mantarların, bitkilerin, insanların ve hayvanların (çok hücreli canlılar) hücreleri ökaryot hücredir.

c) Hücrenin Görevleri :
Canlıların yaşamlarını sürdürebilmek için yaptığı beslenme, solunum, dolaşım, boşaltım, sindirim, üreme, büyüme, gelişme, gibi faaliyetlere yaşamsal faaliyetler denir. Canlılarda gerçekleşen yaşamsal faaliyetlerin tamamı hücre tarafından yapılır. Yani hücrenin görevi, yaşamsal faaliyetleri gerçekleştirmektir.


d) Hücrenin Yapısı :
Hücre dıştan içe doğru hücre zarı, sitoplâzma ve çekirdek olmak üzere üç kısımdan oluşur.








1- Hücre Zarı :
Bütün bitki ve hayvan hücrelerinde bulunan, hücreyi dış ortamdan ayıran ve hücreye şekil veren yapıya hücre zarı denir.

Hücre Zarının Özellikleri :
1- Canlıdır.
2- Seçici ve geçirgendir. Hücre zarından küçük moleküller (maddeler) (su, madensel tuzlar, vitaminler, oksijen gazı, karbondioksit gazı, glikoz, gliserin, yağ asiti, amino asit, iyonlar) geçer ama büyük moleküller (maddeler) (nişasta, yağ, protein, karbonhidrat) geçemez. Büyük moleküller (yapı taşlarına kadar) parçalandıktan sonra geçerler.
3- Esnektir.
4- Saydamdır (Işığı geçirir).
5- Çift katlıdır.
6- Protein, yağ ve az miktarda karbonhidrattan oluşmuştur.
7- Akışkandır.
8- Üzerinde madde alışverişini sağlayan porlar bulunur.

Hücre Zarının Görevleri :
1- Hücreyi dış ortamdan ayırır.
2- Hücreyi dış etkilere karşı korur.
3- Hücreye madde giriş çıkışını sağlar.
4- Hücreye şekil verir.
5- Hücreyi dağılmaktan korur.
6- Hücrelerin birbirlerini tanımasını sağlar.

Hücre Zarının Yapısı :
Hücre zarı, protein, yağ ve az miktarda da karbonhidrattan (moleküllerinden) oluşmuştur. Hücre zarında iki sıra yağ tabakası arasına gömülmüş protein molekülleri vardır ve bunlar sürekli hareket halindedirler. Hücre zarının bu modeline akıcı mozaik zar modeli denir. (Karbonhidrat molekülleri yağ ve protein molekülleri arasına gömülü haldedir. Protein ve karbonhidratların oluşturduğu yapıya glikoprotein denir. Glikoproteinler hücrelerin birbirini tanımasını sağlarlar).
Hücre zarının üzerinde por denilen delikler bulunur. Porlar hücrede madde giriş çıkışını sağlarlar.

Hücre Duvarı (Çeperi) :
Bitki hücrelerinde (bazı bakteriler, mantarlar ve bitkiler), hücre zarının üzerinde selüloz denilen maddenin birikmesiyle oluşan yapıya hücre duvarı (çeperi) denir. (Bitki hücrelerinin köşeli olmasının nedeni hücre duvarıdır).

Hücre Duvarının (Çeperinin) Özellikleri :
1- Yalnız bitki hücrelerinde bulunur, hayvan hücrelerinde bulunmaz.
2- Hücre zarının dışında bulunur.
3- Kalın, sert ve dayanıklıdır.
4- Cansızdır.
5- Tam geçirgendir. Üzerinde madde geçişine izin veren delikler bulunur.
6- Selüloz denilen maddeden yapılmıştır.
7- Hücreye şekil verir.